Daha doğrusu bana ne oldu? yine karmakarışık bir koşuşturmanın içerisinde buldum kendimi. hangibirini yazayım bilmiyorum. 1 hafta süren zorunlu türkiye turunu mu, oturma izni maceralarımı mı, sonrasında izmirde girdiğim artık kandini de evini de topla maratonunu mu, Toefl baskısını mı yoksa sevdikleriden ayrılacak olmanın hergün büyüyen acısını mı?
Artık okuldan mezun olmaktan yana bir sıkıntım yok zira çok sıkıldım. okula gidip derslere girme saçma ödevler yapma zorunluluğu beni çok sıkmaya başladı. ama yukarıda saydığım diğer şeyler üzerime kabus gibi çöktü.
yaptığım Toefl planı çoktan aksadı.
bazılarının öngördüğü gibi 98 alamazsam.... offfff düşünmek bile istemiyorum.
bir yandan izmirdeki son günlerimin tadını çıkarmam lazım. Ama pek vaktim yok :(
hmmm bir de 2010, mezuniyet, gelecek kararları var
herşeyi bırakıp gidiyorum ama ya pişman olursam????
**** Ya biran önce herşeyi düzene sokacağım ya da sonum Posttraumatic stress disorder
odottaa minua Suomessa!!!!
Evet... acı ama gerçek her gün beni selamlayan güneş uzak iklimlere doğru yol almaya başladı ve ben büyük ihtimalle güzel İzmir'de yaşayacağım günlerin sonuna doğru yaklaşmaya başladım... Bu nedenle bu sonbahar benim için tam anlamıyla bir sonbahar. Üniversite günlerinin sona ermesi, öğrencilik yaşamına-en yakın arkadaşımla yaşadığım eve-izmirdeki arkadaşlarıma veda, geleceğin ne getireceğinden habersiz ilerlemek mevsimi olduğundan daha kasvetli yapıyor benim için...
Ama durum o kadar da kasvetli değil aslında. Sonuçta burdan gittiğim yer fena bir yer değil. Eğlenmeye, öğrenmeye, kendimi dinlemeye gidiyorum. Böyle bir yolculuğun beni ben yapacağını o yolculuk haberini almadan bile biliyordum... Sonuçta; "Düzenim bozulur hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme... Nerden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?" dememiş mi şair?
Aslında bu yüzden bizi yeni maceralardan önce dinlenmeye düşünmeye ittiği için güzel sonbahar...
Karl Lagerfeld dahi değildir de nedir???
Evet, yapılması gereken çok şey var ama benim bu konuda yaptığım çok az şey var. Yapılacaklar listemde
1-)Toefl dan 115 civarı bir puan almak
2-)Jean Monnet bursuna başvurup vurmayacağıma karar vermek
3-)DAAD ile görüşmeye gitmek
4-)...... hoca ile burslar hakkında konuşmak
5-)Finlandiya ile ilgili araştırma yapmak
6-)Interrail gezi rotamı ayarlamak ve parasını biriktirmeye başlamak
7-)GMAT e girip girmeyeceğime karar vermek
8-)ALES kitabı almak ve 15 kasıma kadar düzenli çalışmak
9-)kitaplarım alıp, faturaları ödeyip tüm hesabı kapatmak
10-)Not ortalamamı yükseltmek
11-)Kilo vermek
12-)Spora başlamak
13-)hafiften KPSS çalışmaya başlamak
gibi maddeler var. Ama benim kafam gereksiz meselelerle o kadar meşgul ki böyle gidersem saydıklarımın hiçbirini doğru düzgün yapamamam çok olası.
sadece kendime odaklanıp biraz bencil olmam lazım... çünkü bu 13 şey de benim için çok önemli...
her yeni dönem içimi bu mutluluk kaplar zaten... ama bu benim izmir de geçireceğim son üniversite dönemim. bu bir yandan üzücü, bir yandan heyecanlı, diğer bir taraftan da beni paniklere sevk eden bir durum. okul bitecek biz nasıl büyük adam olucaz, master mı yapmak lazım yoksa direk çalışma hayatına mı atılmak lazım ya da ABBA nın da dediği gibi her şeyi boşverip son dansımızı ediyor gibi dans mı etmek lazım....%100 karmaşa
Benim halim işte böyle blog Söyle bana n'oluyor?
.....
Randımanlı gitmiyor işler çoğu zaman olduğu gibi
Garip Halim sonunda İzmire benzedi :))))
but I do know that someday I want to live in a house filled
with my books and travel souveniers.
aren't covered with bookshelves will be covered with photos of my family and friends.
demiş Amber Morley
yaz bitmeden listem şu ana kadar pek işe yaramış gibi görünmüyor malesef. eylül ün sonun kadar vakti var ama daha beklemek lazım... beklerken de bir sonbahar listesi yapmak lazım. bu benim izmirde geçireceğim son sonbaharım olabilir. o nedenle gerçekten çok güzel olmasını istiyorum. her anını yaşamak istiyorum. sonbahar havasına girmeye başladım aslında. sadece kendimi birkaç kez daha denize sokmaya ihtiyacım var o kadar...
HaPPY FaLL !!!
o nasıl olacak, bu sınavlar ne olacak, okul açılınca ne olacak, sağlığım ne olacak, gelcek planları ne olacak vs vs vs
bu gidişle olacak olan tek şey overconcerned ve hypocondriac bir insana dönüşmem gibi görünüyor...
- kitaplarımı ve kendimi alıp 2 günlüğüne de olsa tatile çıkmak
- sezon bitmeden Rain e gitmek
- bütün bir günü havuz başında geçirmek
- ailemle birlikte güzel, uzun, akşamyemekleri yemek
- bronz, bronzlaşmak
- açıkhavada, yıldızlı bir geceyi dışarıda geçirmek
- bayram dönüşü tatile çıkmak
- yeğenimle bol bol vakit geçirmek
- gidebildiğim kadar çok denize gitmek
- bu yazdan hevesimi almak istiyorum.....
Georgetown Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini Avrupa Çalışmaları ve Uluslararası Ekonomi alanlarında Johns Hopkins Üniversitesi’nin Bologna, İtalya’da bulunan School of Advanced International Studies (SAIS) bölümünden aldı.
ABD’de bulunduğu dönemlerde CNN Televizyonu Washington Bürosu’nda ve Interaction adlı Sivil Toplum Kuruluşu’nda çalıştı. Milano’da Dow Jones haber ajansında ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. CNN Türk televizyonunda da muhabir olarak çalıştı.
2002–2005 yılları arasında, Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen AB İletişim Projesi bünyesinde uzman olarak çalıştı ve İstanbul’da kurulan AB Bilgi Merkezi’nde Direktörlük görevini yürüttü. Halen Doğuş Yayın Grubu İş Geliştirme ve Dış İlişkiler Direktörü olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nde "Transformation of the Sovereignity Discourse in Turkish Politics" başlıklı teziyle Siyaset Bilimi üzerine doktorasını tamamlayan Domaniç, İngilizce, İtalyanca ve Fransızca konuşuyor
Seda Domaniç bana göre kimdir sorusuna cevabım ise benimle aynı bölümden mezun olmuş, ilerde benim yapmak istediğim şeyleri yapmış olan kadın olur. Bunca zamandır aradığım Rol modelim de diyebilirim. böyle birinin yarışı kazanması hoşuma gitti doğrusu :)))
Fakat günün sonunda fiziksel olarak tükendim. neyse en başından başlayacak olursak, olaylı bir hazırlanma safhasından sonra alaçatıya gitmek için yola çıktık. alaçatıya ilk gidişim oldu bu. gerçi içeri girmeden dönerek otobanın öbür tarafına geçtik. orada deniz olacağı hiç aklıma gelmezdi:)) sadece deniz değil kıyılarında herkesin sayip olmayı isteyeceği sewimli ege saray yavruları olacağı da aklıma gelmezdi. belki bir gün ben de yazılarımı öyle bir evin balkonundan yazarım kim bilir...
yakınlatıkça işin rengi değişiyor tabiki. windsurf ü deneme sırasa bize geldiğinde beni korkular bastırdı "ya hiç ayakta duramazsam, ya yelken kafama devrilirse vs vs"
vaktim 2 saatle sınırlı olduğundan bir savaşçı ruhuyla düşmeme kalkmama aldırmadan, o iğrenç suları yuta yuta winsurf e çok kısa bir sürede alıştım ve yol almak için kendime hafif bir rüzgar aramaya başladım.
ama birden sert bir rüzgar bana saldırınca kendimi profesyonel surfçülerle yeni başlayanlar arasına gerilmiş boncuklara düğümlenmiş buldum. allah ın bir kulu da yardım etmeyip yarım saat cebelleşmek zorunda kaldıktan sonra bacağıma kramp girdi. kafamı kaldırıp tanıdık birilerini görmesem sanırım suların dibini boylayacaktım. herneyse ben orada uğraşırken vaktimiz zaten dolmuş oldu...
hocasını dikkatle dinleyen öğrenci(ilk defa ben)
akşam yemeğini alaçatıda yedik. alaçatı merkezin atmosferi çok güzel ama sokaklar çoooook kalabalık. yani kafasını dinlemek isteyen tatilcilere pek önermem. restaurant olarak da lavanta yı seçtik. diğer yerlere göre geniş bir yere kurulmuş geniş ferah bir mekan yemekleri de fena değil ama öğrenci bütçesine çok uygun değil.
gün biterken otto alaçatı da levent yükselli lokal anesitezi yi izlemeye gittik. talk show formatında tv de yayınlanmayan bir program. sunucu sewimli, levent yüksel sewimli.... sonuç olarak şarkılarla dolu çok güzel bir akşam oldu bizim için
bu kadar hareket bana fazla sonraki günlerimi yatakta geçirdim :((( ağrıyabilecek her yerim ağrıdı, yatağa çivilendim.
herşeye rağmen çok güzel bir gündü....