16 Ağustos 2009 Pazar
çok yoğun geçen bir gündü. kendimi birkaç gün tatile çıkmış gibi hissettim çünkü çok dolu doluydu ...
Fakat günün sonunda fiziksel olarak tükendim. neyse en başından başlayacak olursak, olaylı bir hazırlanma safhasından sonra alaçatıya gitmek için yola çıktık. alaçatıya ilk gidişim oldu bu. gerçi içeri girmeden dönerek otobanın öbür tarafına geçtik. orada deniz olacağı hiç aklıma gelmezdi:)) sadece deniz değil kıyılarında herkesin sayip olmayı isteyeceği sewimli ege saray yavruları olacağı da aklıma gelmezdi. belki bir gün ben de yazılarımı öyle bir evin balkonundan yazarım kim bilir...
Fakat günün sonunda fiziksel olarak tükendim. neyse en başından başlayacak olursak, olaylı bir hazırlanma safhasından sonra alaçatıya gitmek için yola çıktık. alaçatıya ilk gidişim oldu bu. gerçi içeri girmeden dönerek otobanın öbür tarafına geçtik. orada deniz olacağı hiç aklıma gelmezdi:)) sadece deniz değil kıyılarında herkesin sayip olmayı isteyeceği sewimli ege saray yavruları olacağı da aklıma gelmezdi. belki bir gün ben de yazılarımı öyle bir evin balkonundan yazarım kim bilir...
ilk başta egenin çivi gibi suyunu tecrübe ettik. antalya çocuğu olduğum için egenin denizi çok soğuk geliyor bana. ama aldırmadan girdim denize çünkü bu, bu sezonun son deniz fırsatı olabilir diye düşündüm. bir taraftan da windsurf yapanları izledik. denizde dalgalanan renkler gibiydiler.
yakınlatıkça işin rengi değişiyor tabiki. windsurf ü deneme sırasa bize geldiğinde beni korkular bastırdı "ya hiç ayakta duramazsam, ya yelken kafama devrilirse vs vs"
vaktim 2 saatle sınırlı olduğundan bir savaşçı ruhuyla düşmeme kalkmama aldırmadan, o iğrenç suları yuta yuta winsurf e çok kısa bir sürede alıştım ve yol almak için kendime hafif bir rüzgar aramaya başladım.
ama birden sert bir rüzgar bana saldırınca kendimi profesyonel surfçülerle yeni başlayanlar arasına gerilmiş boncuklara düğümlenmiş buldum. allah ın bir kulu da yardım etmeyip yarım saat cebelleşmek zorunda kaldıktan sonra bacağıma kramp girdi. kafamı kaldırıp tanıdık birilerini görmesem sanırım suların dibini boylayacaktım. herneyse ben orada uğraşırken vaktimiz zaten dolmuş oldu...
yakınlatıkça işin rengi değişiyor tabiki. windsurf ü deneme sırasa bize geldiğinde beni korkular bastırdı "ya hiç ayakta duramazsam, ya yelken kafama devrilirse vs vs"
vaktim 2 saatle sınırlı olduğundan bir savaşçı ruhuyla düşmeme kalkmama aldırmadan, o iğrenç suları yuta yuta winsurf e çok kısa bir sürede alıştım ve yol almak için kendime hafif bir rüzgar aramaya başladım.
ama birden sert bir rüzgar bana saldırınca kendimi profesyonel surfçülerle yeni başlayanlar arasına gerilmiş boncuklara düğümlenmiş buldum. allah ın bir kulu da yardım etmeyip yarım saat cebelleşmek zorunda kaldıktan sonra bacağıma kramp girdi. kafamı kaldırıp tanıdık birilerini görmesem sanırım suların dibini boylayacaktım. herneyse ben orada uğraşırken vaktimiz zaten dolmuş oldu...
hocasını dikkatle dinleyen öğrenci(ilk defa ben)
akşam yemeğini alaçatıda yedik. alaçatı merkezin atmosferi çok güzel ama sokaklar çoooook kalabalık. yani kafasını dinlemek isteyen tatilcilere pek önermem. restaurant olarak da lavanta yı seçtik. diğer yerlere göre geniş bir yere kurulmuş geniş ferah bir mekan yemekleri de fena değil ama öğrenci bütçesine çok uygun değil.
gün biterken otto alaçatı da levent yükselli lokal anesitezi yi izlemeye gittik. talk show formatında tv de yayınlanmayan bir program. sunucu sewimli, levent yüksel sewimli.... sonuç olarak şarkılarla dolu çok güzel bir akşam oldu bizim için
bu kadar hareket bana fazla sonraki günlerimi yatakta geçirdim :((( ağrıyabilecek her yerim ağrıdı, yatağa çivilendim.
herşeye rağmen çok güzel bir gündü....
0 yorum:
Yorum Gönder