30 Kasım 2012 Cuma
Bir süredir aynı yerde, durumda kapalı ve kısılı kalma ile ilgili rüyalar görüyordum. Kabus görmeye alışkın olduğum için, bu durum bünyemde çok büyük heyecan yaratmıyordu.

Hani insanlar anlatır ya rüyalarını "Çok ilginç bir rüya gördüm... beni kovalıyolardı, uçuyordum, kaçıyordum vs." diye. Benim için ilginçliğini yitirmeye başlamıştı o durum...

Ta ki birkaç gece öncesine kadar. Yine bağımlılık yapan, görmeye doyamadığım aynı durumu çevirip çevirip yaşama kabusunu görürken, rüyanın seyri değişti. 
Ayağa kalktım ve etrafıma baktım... Birden ortama da acısına da hızla yabancılaştım. "Çok sıkıldım" dedim ve etrafıma bakınca bu kabusu kafamdaki bir sette kendimin çektiğimi farkettim. Bunu anladığım an kafamda rüyanın çekildiği setten hızla çıktım gittim. 

Rüyamdaki bütün figüranlar, setteki ışıkçılar ve kameramanlar ben slow motion seti terkederken arkamdan baktı kaldı :) 
Bunu nasıl yaptın, gerçeğin yönünü nasıl değiştirdin diye sordular.
Gülümsedim ve arkamı dönüp kayboldum..

Uyandığımda sürekli kafamda dönüp duran kabusları bizzat kendimin yazıp yönetip oynadığımı anladım. Bundan sonra daha ferah ve eğlenceli senaryolar üzerine çalışmayı planlıyorum. Hadi Bakalım :)

Kendime not: Bu bilim kurgu tadında, Truman Sow kıvamındaki rüyayı hiç unutma !




29 Kasım 2012 Perşembe

28 Kasım 2012 Çarşamba
Aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir âşık olur?

İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır.

Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın.

Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur.

Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.

En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...

Attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız.

Budur çözülmesi gereken bilmece...