27 Temmuz 2009 Pazartesi



via lelove
p.s. bildiğini biliyorum....
17 Temmuz 2009 Cuma

I believe that everything happens for a reason. People change so that you can learn to let go. Things go wrong so that you appreciate them when they go right. You believe lies so you eventually learn to trust no one but yourself, and sometimes good things fall apart, so that better things can fall together
13 Temmuz 2009 Pazartesi







sevgili Chuck
seni gossip girlde morlu kıyafetlerinle ilk gördüğümde tam bir felaket olduğunu düşünmüştüm. üçüncü sezona yaklaşırken tüm laflarımı geri alıyorum...
I adore you...
10 Temmuz 2009 Cuma
uzun zmandır bloguma post yollayamadım. haziran ayında pek vaktim yoktu. ama şimdi vaktim var fakat ilham perilerim kaçtı galiba. blogumu her zaman görsel öğelerle destekledim çünkü resimsiz postlar çok da bana hitap etmiyor. artık ilham alabileceğim resimler de bulamıyorum... sorun resimlerde değil aslında eskiden hoşuma gidebilecek şeyler şu aralar yavan geliyor...

tüm gün Alexa Chung ile ilgili resim aradım yazı yazmayı denedim olmadı. çok güzel, çok orjinal giyiniyo olabilir ama bu sebep beni pek cezbetmedi açıkçası....

çok ağır konular da seçebilirdim. çok şükür ki kafası sadece hoş giysilere modaya ünlülere çalışan bir kız da değilim. aslında kendime çizdiğim hayat yolunda bunların hiçbiri yok. ben uluslararası ilişkiler öğrencisiyim. genelde moda dergisi değil makale okurum. moda vs benim boş zamanlarımda kafamı dağıtmak için bir alan. kimse yanlış anlamasın hayatını sırf bunlarla dewam ettiren insanlara da sonsuz saygım var ama ben öyle değilim diyorum sadece. alanımdaki konuları seçmeme sebebim blogumun da benim için boş zaman aktivitesi olması ve de Alexa Chung dan sonra ASEAN dan bahsetmenin absurd olacağını düşünmem. hem yeteri kadar sıkıldım o konulardan hatta 10 gün sonra yaz okuluna tekrar sıkılmaya gidiyorum :)

insan yazdığı konularda ilhamını kaybedince, kendi konuları hakkında zaten yazmayı istemeyince ve hayatı da durağan geçince yazamıyor, konu bulamıyor....



itiraflarımı adı bolca geçen gönlünü almak için Alexa Chung a adıyorum :)) sorun sende değil Alexa, bende :))


xoxo


P.S hayatımın durağanlıktan çıkmasına az kaldı. o zaman bomba gibi postlarla seni süsleyeceüim kendimden de daha çok bahsedeceğim blog, sana söz veriyorum ....

4 Temmuz 2009 Cumartesi
son zamanlarda paris askım yenıden alevlendi. bu şehri görmeyi gerçekten çok istiyorum. herkes gibi Eyfel in önünde resim çektirmek için değil de oradaki insanların resmini çekmek, bi cafeye oturup geleni geçeni seyretmek için... buradaki insanların tarzı çok hoşuma gidiyor. uzun zamandır style and the cityi ve bettyi takip edip,daima hayran kalıyorum. bu işi gerçekten iyi biliyorlar. öyle dünya güseli falan değiller ama kendilerine baktırmak, beğeni toplamak konusunda hepsi master degree :)))

ben de üşenmedim araştırdım. nedir bu bayanların sırları diye. işte buyuralım...



Galadarling blogunda diyor ki;


Parisian women know the importance of good basics

..... They all had great coats, scarves & good winter boots...... everyone had them. They were good quality coats, clean & smart-looking. This is not to say that they were expensive necessarily, but they were definitely well-made & stylish.
Parisian women seem to grasp the concept that a coat, scarf & boots are going to be their major sartorial staples for at least a few months, & so they buy with this in mind. If you think about it, during winter, all anyone really sees are your coat & shoes, so it makes total sense to get the best you can.

Parisian women work from a consistent colour palate

There was not a lot of colour to be seen in Paris, at least when it came to clothing ....they have probably determined ahead of time what works for them & their skin-tone, & they stick to it.


Parisian women don’t want to look “perfect”

....Parisian women often wear their hair loose & down, tucked into their scarf or coat if the weather is horrible, or pulled back in a messy chignon..... this is not to say that you can leave the house with soup stains on your skirt & safety-pins holding your sleeve together. It’s about looking effortless, not being effortless! Allow yourself to get a little dishevelled. If you don’t know how to make that happen, get dressed, then have sex, then leave the house. Simple, non?! :))))))

Parisian women don’t wear a lot of make-up

One thing I heard years ago was that French women aren’t wild about make-up, but they are crazy for treatments, potions & powders....I barely saw a lipsticked mouth the whole time I was there. Most of them seemed pretty content with a bit of foundation, rouge, eye-liner & mascara.


Parisian women take their time

This is not to say that they dawdle or plod around, because they certainly don’t. But the French, generally, understand that time is precious, & they make the most of it. Yes, they work hard, but they also make time to relax & look after themselves
They make time to have a bath, go for walks & spend time with their friends. They’re not constantly running around with dangerously high blood pressure. They understand that life is about balance. Life doesn’t have to be perfectly structured & pulled tight in order to be satisfying. They’re okay with letting go of the reins.

Parisian women keep it simple

Parisian women seem to manage to avoid the temptation to load on accessories & gee-gaws. Maybe they all subscribe to Coco Chanel’s old adage of “take one thing off before you leave the house”, or maybe the overdone look just doesn’t appeal as much. Regardless of the reason, it’s much easier to look chic & polished if you have fewer elements fighting for attention.

Parisian women wear heels
.... the most important thing to realise is that yes, a lot of Parisian women wear heels a lot of the time, but they wear heels they can walk in! & stand in! & actually feel alright in! Sometimes this means a little kitten heel, & sometimes it means something higher, but you really won’t know until you try something on. My point is, Parisian women make the effort with their footwear but they don’t murder themselves in the process.


P.S. o dönem en moda ne varsa (geçen kış için ugg botlardı mesela) onu giyip kendini ikon!! zanneden kızlardan çok daha hoş ve gerçek görünüyorlar.... tabi bu benim nacizane fikrim ;)

3 Temmuz 2009 Cuma
1 Temmuz 2009 Çarşamba

bir önceki post um daha çok günün özeti gibiydi. bu yazımda da sana son yazı yazma günümden yani 17 agustosdan bugüne onlanları anlatmak istiyorum blog...


*birinci sınıftan bu yana getirdiğim en düşük ortalamayı 2008-2009 bahar döenminde getirdim. 2.53


*altan olan dersimden yine kaldım. turkish political structure ne kadar zor olabilir ki diyenler olabilir. hocası ne kadar zorsa ders de o kadar zor oluyor. hele o hocanın sizi daha önce odasından kovmuşluğu varsa...


*yaz okuluna gitmek zorundayım eğer erasmusa gitmek istiyorsam.


*erasmus demişken ben erasmus sınavlarını kazanıp tercihlerimde olmayan bir üniversiteye ve tercih etmediğim bir döneme yerleştirildim. Joensuu universitesi,Finlandiya,bahar dönemi. herşeye rağmen çok sevindim. ama bizim okul kapanmadan finlandiyadaki okul acılıyor. yani ayı cıkabilir, kaya yuvarlanabilir ve ben erasmusa gidemeyebilirim.


*yeni cıkan yasa dolayısıyla benim stajım zorunlu staj olmadığı için ayarladığım tek staj da yatmak üzere...


*antalyanın rehaveti üzerime çöktü bir de üzerine bunlar gelince tadım tuzum kalmadı be blog...


*daha doğru düzgün ne denize gidebildim ne kurtlarımı dökebildim.


*birşeyleri yanlış yapıyorum ama nerde onu bulamıyorum...


*aaaa güsel bir şey de war. sewgilim spora başladı. eski göbeksiz haline geri dönmeye karar vermiş :)))ben de aynı taktiği uygulasam hiç fena olmayacak.


*bi de selen gelsin artık italyadan diil mi blog


*son olarak da şansımın dönmesini istiyorum artık. insalla yukardaki dileklerimi duyar


xoxo
selam blog

uzun süredir yazışmıyoruz ama bir süredir antalyaya uyum sağlamaya çalışıyorum. gelip söyle her gün plajda yayılasım vardı ama staj ayarlama çalışmalarım yüzünden hayallerimi gerçekleştiremedim.

bir tek dün kendim için bir şey yaptım ve aspendos opera ve bale festivaline Romeo ve Juliette i izlemeye gittim. aspendos gerçekten çok büyülü bir yer. orada böylesine büyülü bir opera izleyebildiğim için çok şanslıyım.

ama 5 perdelik opera 21.30 da başlayıp saat 1 de bitince dönüş dervisinde de olay çıktı. kendini bilmez bir adam -kendini otobüsün muavini sanıryordu herhalde- "siz gelirken orada oturmuyordunuz. şimdi oradan kalkın burda gelenler oturacak siz de nasıl dönecekseniz dönün" şeklinde resmen saldıran bir tavırla ve de en gıcık olduğum kısım parmağını sallayarak üzerimize gelmeye başladı. bu arada otobüste hiç kimse geldiği yerde oturmuyordu ve bu adam bu kuralı kendi kafasından uydurmuştu. ve bize zaten şöför orada oturmamızı söylemişti. ben de açtım ağzımı yumdum gözümü. ne operanın büyülü havası kaldı ne birşey....

en gıcık olduğum insan tipi işte bu adam gibiler. kendi kafalarından kurallar uydururlar. kendi minik egolarını tatmin etmek için kahramanlık, liderlik rolüne soyunurlar ve hiç tanımadığı insanları yönlendirmeye çalışırlar. bu insanlar işi gücü olmayan, genelde ortayaş üstü amcalar ya da süslü teyzeler olurlar. hiç tanımadığı insanlarla yüzgöz olmaya, onları yönlendirmeye çalışmaya bayılırlar. tamam belki hayatlarından sıkılmış olabilirler. yapacak işleri de olayabilir. ama kimsenin kafasından kural uydurup, insanların sinirini bozmaya hakkı yok. kurallara karşı ortalama bir insandan 10 kat daha duyarlı olmama rağmen bu insanlar gelip hep beni bulur. yaşlı başlı insanları bozmak da hiç rahatlatıcı bir şey değil ama bu tipte insanlar sustukça gereksiz tepkilerinin dozunu arttırıyolar....

herneyse. bazen varılacak yer değil yolculuk önemlidir derler :))))) ama ben romeo ve julliette den daha çok bahsedebilmeyi tercih ederdim

diğer bir önemli not operaya gelenlerin %10 u türk ise %90 ı turistti. ne acıdır ki insanlar dizinin dibindeki fırsatlarla ilgilenmiyorlar ama başka kıtalardan başka ülkelerden insanlar böyle şeyleri hiç kaçırmıyorlar.
ben de turist kafilesinden almanlarla tanıştım. ağzımı açtım ama almanca kelimeler bir türlü dökülemedi.... konuşulanları sorunsuz anlasam da artık almanca konuşamıyorum bunu anladım.

offf blog offf moralim bozuldu....