- kitaplarımı ve kendimi alıp 2 günlüğüne de olsa tatile çıkmak
- sezon bitmeden Rain e gitmek
- bütün bir günü havuz başında geçirmek
- ailemle birlikte güzel, uzun, akşamyemekleri yemek
- bronz, bronzlaşmak
- açıkhavada, yıldızlı bir geceyi dışarıda geçirmek
- bayram dönüşü tatile çıkmak
- yeğenimle bol bol vakit geçirmek
- gidebildiğim kadar çok denize gitmek
- bu yazdan hevesimi almak istiyorum.....
Georgetown Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans derecesini Avrupa Çalışmaları ve Uluslararası Ekonomi alanlarında Johns Hopkins Üniversitesi’nin Bologna, İtalya’da bulunan School of Advanced International Studies (SAIS) bölümünden aldı.
ABD’de bulunduğu dönemlerde CNN Televizyonu Washington Bürosu’nda ve Interaction adlı Sivil Toplum Kuruluşu’nda çalıştı. Milano’da Dow Jones haber ajansında ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. CNN Türk televizyonunda da muhabir olarak çalıştı.
2002–2005 yılları arasında, Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen AB İletişim Projesi bünyesinde uzman olarak çalıştı ve İstanbul’da kurulan AB Bilgi Merkezi’nde Direktörlük görevini yürüttü. Halen Doğuş Yayın Grubu İş Geliştirme ve Dış İlişkiler Direktörü olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda Sabancı Üniversitesi’nde "Transformation of the Sovereignity Discourse in Turkish Politics" başlıklı teziyle Siyaset Bilimi üzerine doktorasını tamamlayan Domaniç, İngilizce, İtalyanca ve Fransızca konuşuyor
Seda Domaniç bana göre kimdir sorusuna cevabım ise benimle aynı bölümden mezun olmuş, ilerde benim yapmak istediğim şeyleri yapmış olan kadın olur. Bunca zamandır aradığım Rol modelim de diyebilirim. böyle birinin yarışı kazanması hoşuma gitti doğrusu :)))
Fakat günün sonunda fiziksel olarak tükendim. neyse en başından başlayacak olursak, olaylı bir hazırlanma safhasından sonra alaçatıya gitmek için yola çıktık. alaçatıya ilk gidişim oldu bu. gerçi içeri girmeden dönerek otobanın öbür tarafına geçtik. orada deniz olacağı hiç aklıma gelmezdi:)) sadece deniz değil kıyılarında herkesin sayip olmayı isteyeceği sewimli ege saray yavruları olacağı da aklıma gelmezdi. belki bir gün ben de yazılarımı öyle bir evin balkonundan yazarım kim bilir...
yakınlatıkça işin rengi değişiyor tabiki. windsurf ü deneme sırasa bize geldiğinde beni korkular bastırdı "ya hiç ayakta duramazsam, ya yelken kafama devrilirse vs vs"
vaktim 2 saatle sınırlı olduğundan bir savaşçı ruhuyla düşmeme kalkmama aldırmadan, o iğrenç suları yuta yuta winsurf e çok kısa bir sürede alıştım ve yol almak için kendime hafif bir rüzgar aramaya başladım.
ama birden sert bir rüzgar bana saldırınca kendimi profesyonel surfçülerle yeni başlayanlar arasına gerilmiş boncuklara düğümlenmiş buldum. allah ın bir kulu da yardım etmeyip yarım saat cebelleşmek zorunda kaldıktan sonra bacağıma kramp girdi. kafamı kaldırıp tanıdık birilerini görmesem sanırım suların dibini boylayacaktım. herneyse ben orada uğraşırken vaktimiz zaten dolmuş oldu...
hocasını dikkatle dinleyen öğrenci(ilk defa ben)
akşam yemeğini alaçatıda yedik. alaçatı merkezin atmosferi çok güzel ama sokaklar çoooook kalabalık. yani kafasını dinlemek isteyen tatilcilere pek önermem. restaurant olarak da lavanta yı seçtik. diğer yerlere göre geniş bir yere kurulmuş geniş ferah bir mekan yemekleri de fena değil ama öğrenci bütçesine çok uygun değil.
gün biterken otto alaçatı da levent yükselli lokal anesitezi yi izlemeye gittik. talk show formatında tv de yayınlanmayan bir program. sunucu sewimli, levent yüksel sewimli.... sonuç olarak şarkılarla dolu çok güzel bir akşam oldu bizim için
bu kadar hareket bana fazla sonraki günlerimi yatakta geçirdim :((( ağrıyabilecek her yerim ağrıdı, yatağa çivilendim.
herşeye rağmen çok güzel bir gündü....
yine abartılı, yine tarz sahibi, yine eğlenceli...
o kadar bekleyebilirmiyim acaba :))) ben beklesem bile benimle tüm kız filmlerini(örneğin bir alışverişkoliğin itirafları, he is just not that into you, the women......) izlemeye gelmiş sevgilimin sabrı yine bir romantik komediyi kaldırabilir mi acaba ?
ama bu filmin imdb de 10 üzerinden 8.6 puan alan ender filmlerden olduğunu düşünürsek, sewimli oyuncular faktörünü de göz önüne alırsak denemeye değer...
and how do you know? are there signs? fireworks?
is it right when it feels comfortable? or is comfortable a sign that there aren’t any fireworks?
is hesitation a sign that it’s not right, or is it just a sign that you’re not ready?
by carrie bradshaw
terim belki çok doğru olmadı ama ben kendimi düşünüyorum da 22 yaşındayım ve hiçbirşeyden tam olarak emin olamıyorum ve şu aralar hayatımla ilgili önemli bir karar verebilecek kadar olgun hissetmiyorum. bir süre daha evde tek başıma oturup istediğimi yapmayı, evi istediğim kadar dağıtmayı, saatlerce yargılanmadan saçma dergiler okumayı, internette dolaşmayı istiyorum. ev halleri dışında gezmek, yeni yerler görmek vs istiyorum. kısacası düzenli karı-koca hayatı istemiyorum. erkek arkadaşımla uzun zmandır birlikteyiz ve onu çok seviyorum. ama evlenmeyi düşünemiyorum. aynı şehirlerde olalım ama onun evi olsun benim evim olsun takılalım gezelim benim hayalimdeki ilişki bu :)))
sanırım rockstar diaries in yazarı çocukluğundan beri evlenme hayali kumuş, biran önce evlenmeyi hedefleyen genç kızlardan. ben hiçbir zaman onlardan olamadım. çocukluğumda bile marjinal hayallerim vardı ve hiçbiri erkenden evlenmeyi içermiyordu. Ama bir insan gerçekten aradığı insanı bulduğunu düşünüyorsa neden onunla hep birlikte olmayı ertelesin diye düşünmeden de edemiyorum. ayrıca üniversite bitince 23 yaşında olacağım. bir yıl da hayatımı düzene oturtmakla geçse 24 yaş da evlenmek için çok erken bir yaş gibi görünmüyor bana. ama ben bu konularda hala 18 hissediyorum desem?!?!
aslında bütün bu düşünceler kuzenimin eşinin ilk çocuğunu 23 yaşında doğurduğunu onunla daha iyi ilgilenebildiğini anlatıp, bana "bu işler" için geç kalmamamı tavsiye edince başladı. beynime zehiri o soktu yani. haklı yanları vardır muhakkak ama belki benim isteklerimin de haklı yanları vardır.
birini sevince ona illa tüm hayatımızı vermek zorundamıyız? ya da tüm bu gençlik hayalleri istekleri bittiğinde apartmanımızda tek başımıza kalma riskini ne kadar alabiliriz?
hayatıma bir sebeple girdiğin, hislerime ortak olduğun kendimi ifade edebileceğim, neşelendireceğim bir alan açtığın için sana çok teşekkür ederim. sana yazarken kendimi daha iyi dinleyebiliyorum, anlayabiliyorum.
çevremdeki çoğu insan blog yazdığımı bilmiyor ya da yeni yeni keşfediyor. bazıları da neden yazdığımı merak ediyor. 100. post şerefine cevaplayayım günlük olarak gülmek eğlenmek, uzun vadeli olarak da geriye döndiğimde yaptığım sevdiğim şeyleri daha iyi renkli bir sekilde hatırlayabilmek bir iz bırakabilmek için... vakit almıyor mu, evet alıyor ama ben kendime ayırdığım bu vakti çok görmüyorum....
özetle blog iyiki varsın....