23 Şubat 2009 Pazartesi

almanca sınıfımın ilk günü büyük bir korkuyla başladı. ya herkes çok akıcı bir almanca konuşursa ben bakakalırsam, ya beni bi alt kura yollamak isterlerse vs vs. beynimi kermiren kurtlar bana sınıfta kendimi tanıtma paragrafı hazırlatmayı başardılar hatta muhtemelen sorulacak sorulara cevaplar bile hazırladım.
Goethe'nin önüne geldiğimde heyecandan elimi neredeyse kapıya sıkıştırıyordum. sınıfa vardığımda rahatladım. çünkü oturan etrafı seyreden sessiz bir kalabalık vardı. zaman geçtikçe orada oturan insan ortalamasına göre gayet akıcı konuştuğumu farkettim. hazırladığım metinlere pek de ihtiyacım olmadığını anladım.

sınıfımızın çoğu hoş insanlar. genelde öğrenci ve çalışan mühendisler ve almanyada üniversiteye gitmeyi planlayanlar var kursta. en azından yeni insanlar tanımak güsel.

düşüncelerimin çoğu bir alman firmasında çalışmaktan devlette çalışmaya kaymış durumda. peki ben kendimi niye almanca öğrenmeye böylesine adıyorum bilmiyorum. devletten bana verilecek net 100 tl dil tazminatı için mi? ama burda bırakırsam da yazık olacak "ben herşeyi anlıyorum ama konuşamıyorum" demeye devam etmek istemiyorum. okulda verilen 2 buçuk yıllık çabaya ve almanyada dil kursunda geçirilen yaza yazık olmasın istiyorum.


to be continued...

0 yorum: